Edebiyat

Ölüme Göz Kırpan Büyümek Mefhumu

  • 3 dk okuma süresi
  • -
  • 0
Ölüme Göz Kırpan Büyümek Mefhumu

Hayatta yaşanılan en güzel zamanlara tek gidişli biletlerimiz olsun isterim zaman zaman. Sadece yanımıza alabileceğimiz, daha doğrusu almayı tercih edebileceğimiz ve gerçekten sevdiğimiz birkaç kişiyle… Her ne kadar kadere iman düsturunda pürüzler oluşturan bol ah’lı bir kelime olsa da herkesin az  ya da çok, iyi ya da kötü, derin ya da sığ, acılı ya da acısız keşkeleri vardır. İstesek de istemesek de dilimizi yuvarlayıp dişlerimize vura vura dudaklarımızdan dökülür bu kelime… Çoğu kez de ne dediğimizi, ne istediğimizi bilmeden gafil laflar ederken buluruz kendimizi. Var olan durumumuzu koruyup tepetaklak olmayışımıza da ancak Allah’ın rahmeti der, susarız. Gecikmiş susuşlarımız olur. Olur olmasına da benim bahsedeceğim daha masum, daha ziyansız bir keşke, şirksiz bir şiir gibi mesela… En şirksiz keşkem, çocukken boyum mutfak tezgahına yetişmediğinden tabureye çıkıp da küçücük ellerimle, soğuk suyla bulaşık yıkamaya çalışırken ben, anne penyesinin önü her daim ıslak balık etli komşu teyzelerin “Büyüyünce bıkacaksın zaten, yapma şimdiden git sen oyununu oyna” laflarına kulak asmamış olmamın keşkesi… Sahiden de bıkıyormuş insan… Şimdi ellerim büyüdü, su ısındı, hatta bulaşıkları benim yerime yıkayan bir makine bile var ama keşke canım istediğinde onları olduğu gibi bırakıp evcilik oynamaya dönebileceğim umursamaz çocuk gidişlerim olabilseydi şimdi de. Minderden evimde, olmayan komşuma, olmayan çaydanlıktan,olmayan fincanlarla çay ikram edebilseydim. Ya da yine taburede anneme yardım olsun diye çorba karıştırıyorken tam, tenceredeki girdaba dalıp türlü türlü düşüncelerin içinde kaybolmak yerine bir anda başı boş gidişlerim olabilseydi. Çorba topaklanmış, dibi tutmuş kimin umurunda? Mesele yemekti, bulaşıktı değil elbet… Mesele ölümün kapısını henüz aralamadığı herkesin en az bir kez içinde tepinen bir özlem, bir keşke, bir ah olan çocukluk… Ben çocukken hep, “Bak, büyüyünce de çocuk olmak isteyeceksin” derdi koca koca amcalar, teyzeler… Ne boş gelirdi bu sözler, ne can sıkardı. Geçen gün bir çocuğa buna benzer bir kelam ettiğimi fark ettiğimde deveran etti bu fikirler içimde.

Çünkü ne oluyor biliyor musunuz? İnsan odadan çıkarken eli istemsizce lambaya gitmeye başladığında, gelen faturalara göz atmaya başlayıp beynindeki hesaplara söz geçiremediğinde, Tarık Tufan’ın deyimiyle piyasaların hınçla dolu iniş çıkışlarıyla hiç istemese bile ilgilenmeye başladığında, sinirlendiği zamanlarda artık söylenmeye başladığını fark ettiğinde, ah annem babam bir nasihat etse de dinlesem dediğinde yahut onları anlayıp onlara hak verdiğini fark ettiğinde, henüz doğmamış çocukları için planlar yapıp onlar için endişelenebildiğinde, hassasiyetlerinin hızla değiştiğini gördüğünde, yaşlılara daha çok merhamet duymaya başladığında, onlarla vakit geçirmenin de keyifli olabileceğini anladığında, canı sıkıldığında ya da belki haksızlığa uğradığında birisi görür mü acaba demek yerine “aman be” deyip gözyaşlarını koyverebildiğinde, ağlamanın utanılacak bir şey olmadığını anladığında, yüksek sesle dua edebildiğinde, olaylar ve insanlar karşısında bazen de umursamamayı becerebildiğinde, değmeyeceğine inandığı insanlar için artık nefesini yormamaya karar verdiğinde, bazı insanların saygısız olduğunu ve muhtemelen hep öyle kalacağını kanıksayıp sinirlenmek yerine onlar için dua etmeyi becerebildiğinde, başı belaya girdiğinde bir süre aklına birilerini aramak gelmediğinde, adıyla kavga etmeyi bıraktığında, artık “ben çocukken” diye başlayan cümlelerini kimse yadırgamadığında insan büyüdüğünü fark ediyor. Ama öyle laf olsun diye değil, gerçekten büyüdüğünü… Sonra bir vakit gelip de “yaşlandım” diyeceği günlerin derdine düşüp henüz gelmemiş günlerinin geçişine yanıyor. Hatta sonra bir vakit daha gelip “öldüm” diyeceği günlerin geleceğini öngörüp hadsizce hayatının hesabını tutmaya başlıyor. Ekseri anlamıyorlar ve gerçekten büyüyünce ekseriyetle anlaşılmayı beklemiyor insan. Ve bir ömür de işte böyle yitip gidiyor.

Asıl mesele de işte tam burada boy gösteriyor. Çocukluktan ölüm iyiliğine dek var olan, hep diri duran bir gerçek var:

Dağın dumanı, 

bulutun beyazı, 

ananın bağrı, 

sevdanın tadı, 

gurbetin acısı unutturmasın, 

biz buraya ölmeye geldik!

Etiketler
ölüm büyümek çocukluk

Yazar Hakkında

Yorumlar

  • 0 Yorum
Ziyaretçi olarak yorum yapıyorsun, dilersen Giriş yap