Hanımefendi

Kadının Biyolojik Eğilimi

  • 4 dk okuma süresi
  • -
  • 0
Kadının Biyolojik Eğilimi

 Kadın mevzusu derin mevzu dostum. Üstelik bu çağda üzerine birçok karalama yapılan ve her defasında baştan yazılan bir mevzu. Bizim safımız belli. Her konuda olduğu gibi kadını ele alışımız da bu minval üzere olacaktır. Lakin bu konuyla ilgili söylenecek ve söylenmiş her söze kulak verip cevap verme hakkımız da mevcuttur. 

Modern çağın kadın ile alakalı en çok dile getirdiği mevzulardan biri çalışma hakkı, kadına yüklenen görevler, kadının özgürlüğü vs. dir. Bizim bugünkü mevzumuz ise kadının iş hayatı ile ilgili yöneliminin biyolojik olarak mı yoksa kendi seçimiyle mi gerçekleştirdiğidir. 

1920’lerde Batılı sosyal bilimciler arasında, Pozitivizmin ve işlevselciliğin (Fonksiyonalizm) hakim düşünce ekolleri olarak yükselişinden bu yana, toplumdaki eşitsiz ve hiyerarşik ilişkiler ve erkeklerle kadınlar arasındaki asimetrik (bakışımsız) iş bölümü bir tabudur. Bu sorunun savsaklanması ve neredeyse sistematik olarak bastırılması, akademik çevrede, özellikle Anglo-Sakson aleminde, Marxist düşünce ve teori aleyhinde yürütülen kapsamlı bir kampanyanın parçası olmuştur (Martin ve Voorhies, 1975: 155vd.). Şimdi bu soru yeniden soruluyor. Bu soruyu ilk kez soranların akademisyenler değil  kadın hareketi icinde aktif biçimde yer alan kadınlar olması büyük anlam taşıyor. Çeşitli feminist gruplar arasındaki ideolojik farklılıklar ne olursa olsun, bütün gruplar hiyerarşik ilişkiye karşı başkaldırılarında birleşiyorlar. Hiyerarşik ilişki artık biyolojik kader olarak kabul edilmiyor ve yok edilmesi gereken bir şey olarak görülüyor.(Maria Mies/Son Sömürge Kadınlar)   

 Bu konu aslı itibariyle kadının ilk yaratılışından bu yana geçirdiği sosyal evrelerin de göz önünde bulundurularak incelenmesi gerekmektedir.Tarih bize kadına verilen hakların zamanla elinden alındığını ve bu süreçte kadınların hak talep etme durumda kaldığını göstermektedir. Halbuki varolan şey alınamaz ki zaten vardır. Ancak koşullar nedeniyle kadınlar bu haklarını isteme ya da zorla alma durumunda kalmışlardır. Kadınlar bu mevzuda hali hazırda ellerinde olan haklarının erkekler tarafından gasp edilmesinin neticesi olarak erkeklere duydukları öfkeyle ‘aslında onlarla eşit olduklarını, iş hayatındaki konumlarının biyolojik bir seçim değil, erkeklerde olduğu gibi kendi seçimleri olduğunu’ düşündüler. Unuttukları bir ayrıntı vardı… Erkeklerin biyolojik seçimleri…   

 Elbette bu durumda kadın açısından da bir irade mevcuttur(Erkekte olduğu gibi) Yanlış olan kadını ayrıştırıp farklı bir yaratılmış olarak ifade eder tarzda konuşmaktır. Erkek de kadın da yaratılmış olup kendi fıtratları doğrultusunda kendi egemenliklerinde tercih yaparak çalışabilir. (Fıtrat mevzusunda ayrışırlar) Bunun biyolojik yanı erkeklerin  çocuk doğurmasının imkansızlığıdır. Şöyle ki kadınlar biyolojik olarak doğurmak üzere yaratılmış insanlardır. Bu durumda bir erkeğin seçeceği görev ile kadının seçeceği görev birbirinden ayrılır.   

 Velev ki kadının toplum içindeki durumu çoğu dönemlerde yer altına itilircesine konumlandırılmıştır. Birçok toplumda kadın, söz hakkına dahi sahip değildi. (Bu da ayrı bir araştırma konusu) Bazı dönemler ise erkeklerle aynı işte çalışıp daha yorucu görevlere göğüs gerip daha az miktarda maaş aldıklarını da görüyoruz. (sanayi devrimi sonrası , kadınların iş hayatına başlamalarıyla yaşamlarında konum atladılar)  Birçok kez kadının ‘insan’ olduğu unutulmuştur. Güçsüz ve savunmasız fıtratı onun çokça ezilmesine sebep olmuştur. Erkeklerin kadını koruma altına almaları gerekirken haddinden fazla değersizleştirmesi kadının bugünkü konumunu hazırlamıştır. Çünkü aklı başına gelen hiçbir insan yoktur ki hakkını kazanmak için harekete geçmesin.   

 Kadının haklarının elinden alışının tarihsel sürecinde ‘din’in etkisine kısa bir göz geçirelim. Kadının İslam’ı seçmesiyle kendini konumlandırdığı yer bellidir. Ancak zamanla bu konum toplum içerisinde yaptırıma doğru sürüklenir. Çünkü mesele her zaman olduğu gibi yanlış anlaşılmıştır. Kendi hür iradesiyle çalışmayan bir kadının torunu aynı iradeyi göstermemiş olabilir. Her biri başka bir iradedir, her birinden aynı tavrı beklemek imkansızdır. Mesele şudur ki her kişi kendi iradesiyle İslamiyeti seçer ve yine aynı şekilde kendi iradesiyle çalışmayı seçer. Toplumun bu meseleyi zamanla baskıcı bir tavırla kadını yer altına itecek derecede kullanması ile yıllarca katlanarak artan baskı ve kadına karşı yapılan zulümler karşısında kadın orta yolu bulamayıp ezilmemek adına hak savaşına girmiştir.   

 Biyolojik seçimler bir nevi fıtratımıza bağlı eğilimlerimizdir. Düşündüğümüz zaman kadının da erkeğin de yapması imkansız olan karşı cins mesleği yok gibi görünüyor.  İş hayatında biyolojik seçimler şeklinde bir kısıtlama zaten yok gibi duruyor. Şöyle bir düşünelim.. Bir kadının şoförlük yapması bir erkeğin şoförlük yapmasından daha zordur ancak imkansız değildir. Kadının öğretmen olması hali hazırda çocuk yetiştirmek için yaratılmış olan dişi insana zor değildir hatta şoförlük mesleğinden daha kolaydır. Bir kadının maden ocağında çalışması keza  kadın ile erkek kıyaslandığında kadının iş gücü erkeğin iş gücü altında ezilir. Dediğim gibi tabiki imkansız değildir.  Buna rağmen kadın ile erkeğin aynı meslekleri yapmaları konusundaki ısrar biraz haddi aşmıştır. İslami açıdan baktığımızda kadının toplumdaki konumu, statüsü gereği geri adım attığı birçok meslek grubu var. Bu, toplumun dayatması yahut biyolojik seçim olarak adlandırılamaz. Bu, ancak hayatını Kur’an ahlakıyla ahlaklandırmaya çalışan bir kadının kendiyle alakalı olarak yaptığı bir seçimdir. Takva mevzu bahis olduğunda ise kadın zaten iş hayatında kendini konumlandırmamaktadır.(bu ayrı bir mevzu)   

 Kadın da erkek de gerek din konusunda gerekse iş hayatı konusunda aynı eşit hür iradeye sahiptir. Her bir birey aynı ölçüde Kur’an-ı Kerimin muhatabı olduğu gibi kanunların da aynı ölçüde muhatabıdır.  Aynı eşit ölçüde irade sahibidir ve dinini seçtiği gibi mesleğini de seçebilir. Burada bizim nokta koyacağımız yer dinini İslam olarak seçen her bireyin buna uygun adımlar atması gerekliliğidir. Başından beri bahsedilen biyolojik seçimler değil Allah’ın koyduğu sınırlar doğrultusunda seçimler bizim savunduğumuz mevzudur. İrade hepinizin. İşte bu noktada eşitiz.

Etiketler
Hanım Yaratılış

Yazar Hakkında

Yorumlar

  • 0 Yorum
Ziyaretçi olarak yorum yapıyorsun, dilersen Giriş yap