Din Toplum Aile

Asr-ı Saadetten Günümüze Evlilik

  • 4 dk okuma süresi
  • -
  • 0
Asr-ı Saadetten Günümüze Evlilik

Selamun aleykum. Öncelikle bilinmelidir ki bizler Allah'a kul olmaya geldiğimiz şu dünyada peygambere kayıtsız şartsız tabi olmak ve itaat etmek zorunda olan kimseleriz müslümanlar olarak. Bu itaat öyle bir boyuttadır ki; yemekten içmeye, uykudan geziye, işten eşe, evlilikten sonrasına kadar her şeyi ile takip etmek ve ram olmak zorunda olduğumuz bir hüviyete sahiptir . Üstelik sadece ona tabi olmakla kalmayıp yetiştirdiği ve her biri gökteki yıldız mesabesinde olan Ashab-ı Güzin'e de tabi olmak ve "HAYATLARI İLE HAYATLANMAK", Müslüman olarak en büyük vazifelerimizdendir. Bu bilgiler ışığında evliliğe baktığımızda İslami evlilik nasıl olmalıdır sorusu cevap bulacaktır inşaallah. Öncelikle kızımız bir kere evleniyor diyerek gayr-i İslami düğünü (adetler , çalgı çengi , dans , nişan, kına vb ) kızına reva gören sözüm ona İslami şuur(!)a sahip ana babalar bilmelidirler ki, yolumuzun rehberi, ışığı, önderi, hidayet kaynağı, yürüyen Kuran efendimiz (sav) der ki: "En hayırlı nikah en ucuz kıyılan (kolaylaştırılan) nikahtır."  Çünkü hz. Aişe anamız der ki: "Efendimiz iki şey arasında tercih yapmak zorunda kalınca "HARAM DEĞİLSE" kolay olanı tercih ederdi. Evlilik gibi bir rahmet kaynağı mağfiret sebebi hakikatin aslında meşakkat olduğu göz önünde bulundurulduğunda, bide ziyade istekler ve zorlaştırmalar ile meşakkati ziyadeleştirmek, "Kolaylaştırınız zorlaştırmayınız." sözünün sahibi kutlu Nebi'nin ümmetine ne kadar yakışır? Ayrıca her biri hayatı ile müstesna birer kandil olan Ashabı Güzin'i göz önünde bulundurduğumuzda, onların evliliklerinin bizlere örnek olması ve ne kadar müstesna bir şekilde İslam'ı yaşadıklarını anlamamız ve dahi hayatları ile hayatlanmamız ehemmiyet arz edecektir. Ki, "O dönemde adet yoktu veya imkanlar kısıtlı olduğu için düğünler öyleydi" sözünü kabul etmiyoruz. Zira örf, adet, anane ve kültürü her dönemde kendi dönemine münasip bir şekilde yaşatılmış, şuyu bulmuştur ve o dönemde de israflı düğünler mevcuttur. Kaynaklara müracaat edilebilir. Bir çok örnek vardır ancak bir kaç tanesi ile iktifa edeceğiz inşaallah. Efendimiz (sav) çok evli yaşantısında evliliklerinde sadece kalabalığı davet edip onlara velime (düğün yemeği) vermek sureti ile evliliklerine o kalabalığı şahit kılmış ve onların evlerine dönmelerini bekleyerek evlilik görevlerini eksiksiz yerine getirmiştir. Müslümanın dünya değil de cennet gönüllü olduğunu yaşantısı ile anlatan efendimiz öyle bir yaşamıştır ki, her bulduğunu dağıtmış hanımları ise bazen günde sadece bir öğün bazen iki günde bir bulduklarına sabrederek cennete koşma maratonunda yarışırcasına hatalarına sabretmişlerdir (ki, azıkları da ekseriyetle sirke, arpa ekmeği, hurma vs ) ancak insan oldukları için bir gün efendimize gelip "Ya Rasulullah. Siz size gelen her şeyi dağıtıyorsunuz. Biraz da bize bıraksanız..." demişlerdir mübarek analarımız. Efendimiz ise, "Tabi tabi ne demek siz yeter ki isteyin. Bu zaten sizin hakkınız." dememiş. Bilakis öfke ile "Sizden kim dünyayı istiyorsa boşayayım, kim cenneti istiyorsa bu hayata sabretsin" buyurmuştur. Bu kadar önemlidir dünya gönüllü olmayıp cennet gönüllü Müslüman olmak. Bildiğimiz gibi mübarek analarımız cenneti seçmiş ve efendimizin sunduğu o hayata sabretmeye azmetmişlerdir. Bu hayat öyle bir meyve yetiştirmiştir ki, Efendimiz'in kızı, "babasının anası" olan Hz. Fatıma anamız, bu hayat ile hayatlanarak evlenmiştir. Cennet seyyidelerinden olan Hazret-i Fatıma anamız, dünyaların çok çok ötesine cennete gönül verdiği için, sade olan düğününde çeyiz olarak sadece "ibrik , bir kaç kap kacak , hasır, bir halı" gibi bir kaç sözüm ona çağımızca değersiz addedilen eşyaya burun kıvırmamış ve Hz. Fatıma anamız Allah ve Resulü için yaşadığından dolayı asla bu çeyizi az görmemiş, hatta sükut etmiş zerre kadar üzülmemiştir. Bilakis en kutlu baba olan alemlere rahmet olarak gönderilen Efendimiz'den(sav) aldığı nasihate kulak vererek kendisine köle olacak olan eşine cariye, kendisine yer yüzü olacak olan eşine gökyüzü olma gayreti içine girmiş, eşi kendisine kırılınca gönlünü etmeden su dahi içmemiştir. Hemde çeyizi az olmasına rağmen bunları yapmıştır. Çünkü cennet gönüllüdür o anamız. Haşa dünya gönüllüsü, dünya sevdalısı değildir. Dünya için, dünya malı için eşine meşakkat veren, nişan atan, düğünü zora sokan, batı adetleri ile evlenmek isteyen, "Ömürde bir kere evleniliyor. Biricik kızımızı cenaze evi gibi bir düğünde mi evlendirelim." diyen, istekleri arttıkça artan hiç bitmeyen, ev, araba, üniversite, askerlik vb bahanelerle evlilik yaşını ilerleten ve bunu güya islam adına yapan, dünya sıkıntılarını bahane ederek (ki dünyanın sıkıntısı mı biter) vakti gelen evliliklere sudan sebeplerle bahane bularak evlilik işine mani olan, "Mobilya şöyle, kanepe böyle, gümüşlük olmadan evlenmem..." vb bahanelerle eşe eziyet veren biz müslümanların kulağı çınlasın. Bu iki örnek misal teşkil etmesi için yeter de artar bile. Bizler müstesna örnekler ile bezeli asr-ı saadette bir çok evlilik olduğunu ve bambaşka olduğunu bilmemize rağmen yazımızın hacminin genişlememesi adına iktifa etmeyi uygun görmekteyiz . Lakin araştıranlar görecektir ki onların evliliği ile bizim evliliğimiz bambaşkadır. Onlar bekarlıktan haya ettiği, Allah'ın huzuruna bekar gitmekten, (eksik imanlı gitmekten ) korktuğu için evlenmek isterlerken, bizlerin iyi düzülmüş bir ev içinde dünyayı daha iyi yaşamak için evlenmek istediğimiz mukayese edildiğinde, gerçekten utançla başımızı öne eğmekten başka bir yol kalmamaktadır. Sahabe, tabiin ve tebe-i tabiin in evliliklerine bakıldığında evlilikte amacın ne olduğu, nasıl olması gerektiği, ve Müslümanca duruşu daha iyi idrak edeceğiz inşallah. Rabbim bizlere onların hayatı ile hayatlanmayı, onlar gibi dik duruşlu olmayı, omurgalı olmayı, Müslümanca yaşamayı ve müslümana yakışır şekilde hareket etmeyi Nasip eylesin. Bu satırların günahkar sahibi gönlündeki feryadı bir nebze olsun dile getirmeye çalışmıştır. Sizlerden dua bekler sizlere dua eder. Hata insana mahsustur şayet hatalarım varsa (ki vardır) hataların nefsimden, doğruların Allah'dan oduğu unutulmamalıdır. Sürç-ü lisanım affola. Selam ve dua ile inşallah.

Etiketler
ashab-ı güzin evlilik itaat Umut Mutluluk Bayan

Yazar Hakkında

Yorumlar

  • 0 Yorum
Ziyaretçi olarak yorum yapıyorsun, dilersen Giriş yap